Tamamına yakınını dinledim.
Kaptandan beklediğim kıvamda bir toplantıydı. Birilerinin gazına geldiği, oyununa geldiği kanısı yaygın. Onunla ilgili soru işaretlerim benim de vardı. Bu toplantıyla birlikte onlar ortadan kalktı diyebilirim.
Görüp görebildiğim, Kocaman'ın sportif direktörlük görevine geldiği dönemde tohumları atılan ve sürekli iletişim problemleriyle döşenen yol bizi buralara getirmiş. Hocanın da başkan ve yönetimin de bunda önemli payı var. Alex kendi üzerine düşen kısımları zaten kabul etti. Benim bütün söylediklerinden katılmayacağım tek konu belki de kupa finali öncesindeki toplantıda Galatasaray maçı öncesi hazır olmasıyla ilgili soruya sergilediği dürüstlüğün hocaya geri döneceğini hesaplayabilmesini, bunu umursamasını beklerdim. Ama yapmamış. Diyecek bir şey yok, zamanı geri döndüremiyoruz.
Pek çok şey öğrendim kendi adıma. Her haltı bilen kitlenin büyük olasılık "Ben biliyordum" dediği şeylerin çoğunu yeni duydum yani. Ama işin bir tweet işi olmadığı çok daha netleşti kafamda. Çok ciddi öncesi var ama tabii ki bardağı taşıran son damla ve belki o ana kadar her şeyde haklı olan adamın haksızlığını kendi bile itiraf ettiği zirvesi.
Aykut Kocaman'la futbol kafası olarak uyuşmamaları, Kocaman'ın Alex'in karizmasını kendi otoritesi önünde engel olarak görmesi gibi iyice ortaya dökülen şeyler var. Ki bunlar bile Alex'e yakışan bir şıklıkta, kişiselleştirilmeden anlatıldı. Bunların Alex'in bakış açısı olduğunu, bütün bunların bir de kulüp, başkan ve hoca açısı olduğunu da unutmamak, Alex'in bütün söylediklerine tartışılmaz tek ve yegane mutlak gerçek/doğru muamelesi yapmamak lazım.
Kocaman - Alex ikilisinin üç sene boyunca iyi kötü takımı belli seviyede başarılara ulaştırmış olmaları bile, bu kadar görüş ayrılığı ve mesafe söz konusuyken başarıymış, bir de bunu anladım.
Çanak sorulara düşüp olayı kişiselleştirmemek üzerindeki tutumu takdire şayandı. Ciddi duygulandıran kısımları oldu, Cuma gidiyor olması, jübilesini Saracoğlu'nda yapmak istiyor oluşu vesaire. Şimdi yönetimin yapacağı toplantının tonu ve şekli önem kazanıyor. Alex'e ısrarla yöneltilen "Kimin adamısın" sorularını Alex'in savuşturduğu düşünülecek olursa, düşmanı hep içerideki hainlerden arayan Fenerbahçe'nin diğer konuları pas geçip aksi durumu ispat etmeye odaklanması, toplantıyı Alex'in toplantısını çürütmek üzerine kurması en büyük endişemdir. Ben isterim ki Kocaman da "Alex'in dedikleri, futbol bakışı olarak uyuşamadığımız doğrudur. Onun dışındaki şeyleri tartışmak ise ancak bu polemiğin uzamasına yol açar ki bunun kimseye faydası yok" desin, diyebilsin ve konu kapansın.
Bir de not; bizim gazetecilerimiz, spor yazarı ve muhabirlerimiz basın toplantısı yol yordamı bilmiyor, hele ki soru sormayı hiç bilmiyor.
Örneğin, Zico'yla ilgili "İyi insan ama kötü hoca dediğin doğru mu" şeklinde bir soru geldi. Bu soru gündemle, bugünle ilgili bir soru değil. Daha ziyade "Herif 4 gün sonra gidiyor, sorduk sorduk, sonra bir daha bulamayız" sorusu. Ve bence aslında o toplantıda yeri yok. Ama hadi sordun, adam da açık yüreklilikle "Söyledim, çünkü Zico çalıştığım en iyi teknik adam değildi" dedi. "Peki en iyisi kimdi?" diye niye sormazsın? Hem Fenerbahçe'de, hem Fenerbahçe haricinde.
Zaten en önemli dersi de yine Alex'in kendisi verdi belki de "Sizin asıl sormanız gereken futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük yapmayı düşünüp düşünmediğim olmalı, çünkü ben henüz 2 sene daha futbol oynamak istiyorum, sonrasını ben bile bilmiyorum" dedi. Bizimkiler magazine abandılar, başbakanın telefonla araması bile iki kere soruldu. Olacak iş değil.
